Günümüzden yedi bin yıl öncesine dayanan geçmişiyle zeytin ağacı, bu ağacın meyvesi olan zeytin ve zeytinin özü olarak nitelendirilen zeytinyağı; tarihin her döneminde kutsal sayılmış ve birçok efsanenin de kaynağı olmuştur.
Büyük tufan yeryüzünün tamamını sular altında bıraktığında geriye yalnızca her varlıktan bir çifti taşıyan gemisiyle Nuh Peygamber kalır. Nuh’un gemisi, aylarca sular üzerinde sürüklendikten sonra yüksek bir dağın tepesinde karaya oturur. Yaşanan tufan şiddetini azaltmaya başlayınca gemisinin güvertesinden beyaz bir güvercin uçuran Nuh Peygamber, ağzında bir zeytin dalı ile güvercin gemiye geri döndüğünde tufanın bittiğini ve suların çekildiğini anlar. İşte o günden beri zeytin dalı hayata dönüşün, umudun, iyiliğin ve barışın; zeytin ağacı da ölümsüzlüğün sembolü olmuştur…
Ve rivayet odur ki, en lezzetli zeytinyağı binlerce yıldır Kaz Dağı’ndan gelen binbir baharat kokusunun Ege’nin tatlı meltemiyle birbirine karıştığı bu eşsiz coğrafyada üretilir.
Bu eşsiz coğrafyada zeytin ve zeytinyağı hayatımızın ayrılmaz ve en değerli parçalarından birisidir bizim için… Hayatımızın her döneminde, her detayında kimi zaman burkulan bileğimiz, kimi zaman yanan elimiz, kimi zaman dökülen saçımız, kimi zaman ise gıcırdayan kapımız için bu kutsal bildiğimiz sıvıdan medet ummuşuzdur biz.
Bizim buralarda çocukluğumuzun kışlarına bu kutsal ağacın meyvesi damga vurmuştur; her zaman… Zeytin çuvallarının üzerine çıkıp tepinmemiş çocuk yoktur buralarda mesela; her çocuk pirina yığınında yuvarlanıp azar işitmiştir annesinden hayatında bir kez.
Herkes biraz tadım uzmanı olduğu için kimseye kötü yağ yediremezsiniz bu cofrafyada. “Evin yemekliği çıkar” diye düşünüldüğünden herkesin birkaç ağacı vardır mutlaka. Sevdiklerimize verdiğimiz hediye, bir teneke zeytinyağıdır çoğu zaman da…
Fabrika avlularına sığmayan zeytinler, sabah ayazlarında sırıkçılarla gidilen zeytinlikler vardır bizim anılarımızda… Çuvallardan sokaklara sızan karasular, akşam eve gelen yorgun ama bir o kadar da heyecanlı anne-babalarımızın verdiği huzur, her Ege çocuğu gibi bilinçaltımıza daha çocukluğumuzdan kazınan asit, nefaset muhabbetleri… Bir sevdadır; Ege’nin verimli topraklarında ve eşsiz ikliminde yaşamak, nefes almak, doğanın sunduklarıyla bir arada olmak…